Bu blog dil ile ilgili yanlış bilinenleri, bilinmeyenleri ya da gizemleri ortadan kaldırmak amacıyla kurulmuştur.
( MENKÜ ‘KAYA’ (!) DEĞİL ‘GÜNEŞ YILI’ MI? )
Bu çalışmada Tuva Özerk Cumhuriyetinde ‘Sülyek Karayüz’ yazıtındaki E39, 2 dizgesi 1 ele alınacaktır! Siz değerli okurları düş kırıklığına uğratmayacağımı umuyorum. Böylelikle, Türklük bilimi açısından ölümcül bir yanlışı geçersiz kılıp Türk ulusuna doğrusunu ulaştırmak tek dileğimdir.
Kaya yazıtının çözümü ağırlıklı TDK Belletendeki Kızlasov’un çalışması üzerinden kurgulanmaktadır. Anılan çalışmada görseli bulunan en üstteki E39,1 dizgesi ayrı çalışmada ele alınacaktır. Çünkü Kızlasov, Radloff, H. N. Orkun ve diğer bütün araştırmacılardan sonra ‘okunamayan ya da Güney Yenisey yazıtları’ denen bu yazıtlar konusunda en yetkin kişi olarak tanınmaktadır
*Not: Bu kaya yazıtı dizgesini 2017 yılında üyesi olduğum Ön Türk Akademisinde (FB) sayın Doç. Dr. Haluk Berkmen paylaştı. Önerim yine ‘güneş yılı’ idi. Kendisine içten teşekkür ediyorum; ilk kaya yazıtı çözüm çalışmama başlangıç oldu. Çalışma sonra Dağarcık Türkiye e- dergisinde yayınlandı.
1 Dizge: Bir ilkeye ya da dünya görüşüne göre düzenlenmiş, örgütlü bütün içine yerleştirilmiş düşünceler, bilgiler, öğretilerden oluşan bütün, birbirine bağlı düşüncelerin birliği.
Görsel 1 TDK Belleten, Leonid R. Kızlasov -İgor L. Kızlasov, Sayan-Altay Türklerinin yeni Runik yazısı https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/678644 (85-136. sayfalar),1990, Ankara, s.88
Görsel 2
TDK Belleten, Leonid R. Kızlasov -İgor L. Kızlasov, Sayan-Altay Türklerinin yeni Runik yazısı (85-136.sayfalar),1990,Ankara,s.89 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/67864
E39, 2 dizgesinin E39,1 (o da Bengü Kaya!) ‘in farklı bir varyasyonu olduğu; L.R. Kızlasov, İ. L. Kızlasov, V. V. Radloff, Wilhelm Thomsen, H. N. Orkun ve diğer bütün yerli-yabancı araştırmacılar tarafından aynı ve “MENKÜ KAYA” şeklinde okunduğu belirtilmektedir. Ayrıca V.V. Radloff 1935’ te “yazıtlar belirgin olmadığından çözümü hemen hemen mümkün değildir” demiştir! (TDK Belleten, s. 87)
SÜLYEK KARAYÜZ YAZITI E39, 2 DİZGESİ
Görsel 3
Sülyek Karayüz yazıtı E39 2 dizgesinin fotoğrafı
S. Somuncuoğlu, Sibirya’dan Anadolu’ ya Taştaki Türkler 2010, s.276
Görsel 4
S. Somuncuoğlu, Sibirya’dan Anadolu’ ya Taştaki Türkler 2010, s.276
(Kayanın üzerindeki şekillere bağlı kalarak Paint programıyla çizildi)
Görselin sağındaki tamga ya da kavram yazı (ideogram) 2 örnekleri ayrı renklerde çizilerek gerekli görüldüğünde dörtgenlerin içine alınmıştır. Sağdaki boşlukta ise tamgaların ses değerleri için çizimler bulunmaktadır. Şekillerin neden böyle çizildiği özellikle yorum bilimin (hermeneutic) 3konusudur!
2 İdeogram: İdeogram: Kavramsal yazı, anlam belirten işaret, bir şeyi doğrudan temsil eden resimsel sembol ile ilgili, çizimlerle kavramsal yazı
3 Hermeneutik: Yorumlanmakta olan şeyin hem içeriğine hem biçimine yönelik felsefi araştırmalar, bütün-parça ilişkisini de kapsayacak şekilde; bütünlük içinde anlamlandırma. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/383160
*Sarı dikdörtgen nazal N yani ‘Ñ’ dir! Sağdaki boşluğa neden nazal ñ diye ses değerinin verildiği anlatıma destek için açıklama amaçlı özel çizimler eklenmiştir. Sağdaki mavili çizgi kırıktır! Altta birisi dar, diğeri üstte dörtgenler içindeki mavi çizgiler, eski Türkçede (a)N dediğimiz ve gök demek olan sesin iki parçalı ya da uzatılarak seslendirilmesi gerektiğini göstermektedir!
Bu şekil NG’ de değildir! Ayrıca NG’ nin çift sesli olduğu görüşündeyim. NG ve nazal Ñ ayrıdır görüşüme göre. Uzatılarak seslendirilen Ñ’ den sonra sola-yukarı çizgiyle gösterilen ‘G’ sesi verilmelidir! Yani ÑG! Siyah şekil Orhun abecesindeki ‘NG’ dir.
* E 39 1 ve 2 dizgelerinin yanlış çözümlenmesindeki en önemli yanlışlardan birisi bu tamga için verilen anlamsız ses değeridir! Şekil Orhun abecesindeki Ü değildir. Boşlukta solda kayadaki şekil olduğu gibi çizildi. Sağında ‘Ü’ bulunmakta! İki şekil kökten ayrıdır! Ü sesi vermek için dayanak yok görüşüme göre. Ü ortada ve siyah! Sağda dörtgen içindeki bölüm ‘Ü’ ve şeklin solundan yukarı çizgi yine ‘N’ (gök)tür. İkisi birlikte ‘ÜN’ seslemini oluşturmaktadır.
Görüşüme göre aynı yanlış Radloff’un ‘Kürt’ sözcüğünü önerdiği Elegeşt yazıtındaki ikinci birleşik tamgada yinelenmiş! ÜN olması gereken seslem Ü olarak düşünülmüş ve sağındaki ince K ile yorumlanarak “Kürt ilkanı alp urungu” ya; gerçeklerle ilgisiz çözüme varılmış. (http://dagarcikturkiye.com/2020/06/01/dil-tarih-toplum/, Görsel 2.1.b)
Yine solda kayadaki (fotoğraf) şeklin aynısı, sağında Orhun abecesindeki kalın ‘K’! Yine ses değerine kalın K demek için hiçbir dayanağımız yok.
Dizgenin Çözümü
Görsel 6 (E39, 2 alttaki 7 damgalı dizge)
Görsel 3 (S. Somuncuoğlu’nun fotoğrafı) ve görsel 4’e uyumlu uyumlu
7 6 / 5 / 4 3 / 2 1
M(ö) NKG(e) / K ÜN / ÜNGEŞ / (i)Y IL
Not: Dizgeyi Dağarcık Türkiye e-dergisinde ‘mengü kün üngeş ıyıl’ olarak önermiştim. Zaten mengü ya da menkü, kün ya da gün, güneş, yıl sözcükleri günümüzde bilinmektedir. Kaya yazıtı çözerken ilkem önce ulaşabiliyorsam kayanın fotoğrafından şekilleri doğru aktarmak, onlara Orhun abecesinde varsa ses karşılıklarını vermek, örnekte olduğu gibi Orhun abecesinde karşılığı olmadığında ise şekillerin kavram yazı (ideogram) ya da birleşik gösterge olduğunu düşünerek yol almaktır. Çalışma yayınlandıktan yaklaşık 7 (yedi) yıl sonra; ilk kez bu düşüncelerimde ne kadar yanılmış olabileceğimi görmek istedim. Bu kez https://turuz.com/ adlı kaynaktan sözcükleri araştırdım. Bulgularım yanılmadığımı gösterdiği için sevindiğimi belirtmeliyim. Çünkü bu kaynaktaki Tuvaca-Türkçe sözlükte şu bilgiler yazmakta:
*Mönkge →Tuva Türkçesinde ‘MÖÑGE’ olarak yaşıyor. Sonsuzluk, ölümsüzlük anlamı yazılmış!
*Kün →Tuva Türkçesinde ‘HÜN’ ! Anlamı ise gün, güneş.
*(Üngeş) Güneş → ‘HÜNNEŞ’ ! Anlamı ise bir günlük! (bunu bir günlük zaman dilimi olarak anlamaktayım)
Yıl sözcüğünün Tuva Türkçesindeki karşılığı ise ‘ÇIL’ mış!
Bu bilgiler göre dizgeyi yeniden düzenlersek,
MÖÑGE K(H)ÜN HÜNNEŞ (i)YIL
Tamamını Tuva Türkçesine uyarlarsak
MÖÑGE K(H)ÜN HÜNNEŞ ÇIL
Günümüzde ‘iYIL’ sözü IYIL > YILI dönüşümüne uğramış. Ayrıca Azerbaycan lehçesinde ‘y’ sesi düşürülerek kullanılmaktadır. Günümüzde Türkiye Türkçesinde “i” sesi düşmüş ve “YIL” olarak seslendiriyor olmalıyız! Azerbaycan Türkçesinde ise ‘il’ !
Dizgenin anlam, yorum ve göstergebilim açısından irdelenmesi
Dizgeyi bir kez daha ekliyorum izlenmesini kolaylaştırmak amacıyla.
Görsel 6
1-Orhun abecesi ‘M’
Bu tamganın soyut özne olduğu görüşündeyim. B kişilerle ve eylemleriyle ilgili somut özne anlamlıdır. Göstergenin (tamga) şeklinin ‘B’ ile aynı ancak sağa dönük olması bu düşüncemi desteklemektedir.
2- Nazal ‘ Ñ ‘
Yukarıda ayrıntılı açıklama verildi.
Şeklin üçüncüden belirgin biçimde dar çizilmesinin nedeni G ( bu yazıtta Ñ) olarak düşünülmesidir. Çünkü ‘G’ yi ‘K’ den daha geriden veririz seslendirirken. Günümüzde ‘MENGİ’ olarak söyleniyorsa ‘K’ vurgusu zayıf ya da belirsiz, dahası düşmüş olmalı!
Aynı düşünceyi ya da kavrayışı, ‘eg eking is bol olu’ dizgesindeki ilk tamga ‘G’ de; Orhun abecesindeki ‘ık’-‘kı’ nın şeklinin değişiminde yine görüyoruz. ‘ık’-‘kı’ nın şekli daralmış!
http://dagarcikturkiye.com/2022/02/01/gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri/ S. 4
Türkiye Türkçesinde ise ‘gün’ ! G > K > H değişimi var. Türkiye Türkçesinde ‘ gök ‘ > Kazak Türkçesinde ‘ kög ‘ sözcüğünde olduğu gibi.
3-Üçüncü damga ince ‘K’ !
4- Dördüncü gösterge birleşik tamgadır. ‘ÜN’
Görsel 7
‘ÜN’ sesleminin irdelenmesi
Ayrıca Orhun Abecesindeki ‘Ü’ damgası ile ince ‘N’ yan yana incelenirse şeklin sağının ‘Ü’ ile bağlantısını görebiliriz.
‘Ü’ nün şekli açık yeşil dörtgenle gösterildi. Üstündeki mavi dik gök anlamlıdır görüşüme göre! Alta indiğimizde gördüğümüz dörtgen içindeyse kalın K var! Kaya (yer, yersu, dünya) anlamını taşır gösterge. Özetle ince ‘N’ diye bildiğimiz tamga aslında bir kavram yazıdır aynı zamanda. Göstergenin şeklinde yön gökten ( eski Türkçede (a)N ) yere (↓) (kalın K) doğru! Süreç sonunda sonucunda seste incelme gerçekleştiği düşünülmeli.
Kalın ünlüler A,O,U,I > E,Ö,Ü,İ dönüşürken ünsüzlerde bu ilkeye uyuyor. Orhun abecesindeki kalın ’N’ yani ‘ ) ‘ bu kez ince ‘N’ e dönüşüyor. Şeklin yorum bilim açıklaması bu kez incelmeyi açıklıyor. Kalın K ‘nın neden kaya (yer) olduğu ayrı bir çalışmada yeniden ele alınacak.
5-Güneş ya da Hünneş kavramsal yazı
Görsel 8 (Görsel 4 den türetildi)
Bu aşamaya kadar 5. Göstergenin kalın K olmadığı güneş anlamlı ‘hünneş’ sözcüğü olduğunu göstermeye çalıştık değil mi? Bütün aktarılanlara karşı yine kuşku olabilir bilgilerin doğruluğu konusunda doğal olarak. Güneşin Türk için anlamını 7 (yedi) yıl önce görmüştüm ama bilgiyi ulaştırmada çabalamam gerektiği açıktı. Her gün aydınlatan, ıstan, yaşam sunan güneşin ne olduğunu herkes biliyor. Ama sözcüğün anlamının oluşumu yani göstergebilim açıklaması bilinmiyor!
Şimdi 4. Göstergeye yeniden dönüyorum! Sağ boşlukta ‘Ü’nün üstündeki yeşil diki ‘H’ sesi olarak (ince) olarak savlıyorum! Yani 2. Ses ince K, 4. Gösterge (ideogram) K (h) ün! Tuva Türkçesinde ‘hün’ ün kayadaki karşılığı tam açıklanmış oldu!
Sağ boşlukta en üstte Orhun abecesindeki NG var değil mi? ‘NG’ çift ünlüdür; N gök, G ise güneştir biçiminde önermiştim! http://dagarcikturkiye.com/2022/02/01/gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri/
Üstteki NG de sola yukarı (kırmızı) çizgi ‘G’ tir yani güneş dediğimiz gezegenin algıladığımız devinimi ve yönü! Her sabah tan yeri ağartmaya başladığında bu süreci görüyoruz! Dik (mavi) çizgi ise göktür. Güneşin gökten ayrılmaya başladığı, alttaki renkli çizimlerde siyah noktayla gösterdiğim yer ise kaya! Kalın ‘K’ !
Uzatmadan: Gün dediğimiz gezegen ile göğü simgeleyen çizgiler aynı yükseklikte. Eş, karşısında, üstünde! İnce ‘ S ‘ bildiğimiz tamga böylece ‘Ş’ e dönüyor, yer aydınlanıyor ve güneşi görmeye başlıyoruz!
Kayanın fotoğrafındaki noktaları alttaki dört renkli göstergeye taşıdım.
Mavi çizgi göktür. Siyah nokta kayadır. Kırmızı gün (gün, güneş, hün!). Sarı ise güneşten gelen ışık anlamındadır. Yön aşağıya; Orhun abecesinde ‘↓’ tamgamız var.
Göstergede (çizim) bir boyut (hacim) eksildiği için N ve G nin üstteki eşitliğinin anlamını görememiş olmalıyız!
“Sav: İnce ‘S’ inde düzgün doğrusal devinimi simgelediği kanısındayım. Sürtünme ile ilgili ya da kanımca.” (bu kadar açıklama yeterli umarım) Burada ‘Ş’ e dönüşüm var!
Hünneş sözcüğünün anlamı bir günlükmüş! Bir günlük! Bu gün zaten bir günlük özel kutlama günüdür!
Dördüncü göstergeyi oylum boyutunu eklemek için yukarı çevirip ardından sola döndürürsek ‘ün’ seslemindeki ‘n’ i yine görürüz. Hün zaten gün anlamındaydı, döngü var burada ve ‘hünneş’ için verilen bir günlük anlamı şeklin bu değişimiyle doğrulanıyor! Hün → Hün + n +eş!
*Türkiye Türkçesindeki gün Tuva Türkçesinde hün yani G yerine H düşündüğümüzde HÜNNEŞ çözümü yine doğrulanmış oluyor! Yukarıdan aşağı düşündüğümüzde Ü’ yü görebiliyoruz ayrıca!
“Güneş ile Yer’ in bunları gerçekleştirdiği süreci “Gün” olarak tanımlıyoruz!”
6. Kalın seslilerle kullanılan “Y”. “İ” seslisi ile kullanıldı ve “İY”
7. Yedinci damga görselde gösterildiği gibi Orhun Abecesindeki “L” ve “I” sembollerinin birleşimidir! Sağdaki kesikli bölüm “I”; soldaki ”L”. Birlikte “IL” .
Altı ve yedinci damgalar birlikte İYIL! Günümüzde ”YIL(I)”. Son olarak baştaki “I” sesi düşünce isim olan zaman birimine ve önde ünlüsü olmayan “YIL” sözcüğüne ulaşıldığını düşünmekteyim.
‘İYIL’ ya da ’yıl’ sözcüğü için anlambilim (Semantic) 4 ve yorum bilim önerisi
4 Semantik: Bir terimin anlamı ile dünya arasındaki ilişki nedir benzeri soruların tartışıldığı dil felsefesinin en temel alanı
Not: https://www.etimolojiturkce.com/ ‘da yıl sözcüğünün kökeni için eski Türkçe Yıl’ dan evrildiği, ilk yazılı kaynağın Orhun yazıtları (735) olduğu, Cil şeklindeki Moğolca sözcüğün Türkçeden alındığı bilgisi aktarılmaktadır.
Görsel 8
‘Yıl’ anlamlı 6 ve 7. göstergelerin yorum Bilim (hermeneutic) incelemesi
Görsel 9
(koLumuzun ucunda elimiz bulunur!)
http://dagarcikturkiye.com/2022/02/01/gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri/ s. 11. İlk çalışmamda “Ş” sesinin kökeni için yararlanılan Göktürk Abecesindeki “L” damgası
Türk kaya yazıtlarındaki okuma yönü ya da düşünme yönü önce sağdan sola, ardından yukarıdan aşağıya! Bu ilke dilin bütün yönleriyle oluşmasını açıklar, bu nedenle anlamaya çalışırken yine aynı düşünüş izlenmelidir!
Atalarımız iklim değişikliklerinden dünyamızın güneş etrafındaki yörüngesini sezinleyip görmüş olabilirler mi sizce? Ya da ateşe yaklaştıklarında ve uzaklaştıklarında derilerinde duydukları sıcaklık değişmelerinin ayrımında olabilirler mi? Bence evet!
Yılın zaman kavramıyla ilgili olduğunu biliyoruz. Sözcüğü yorum bilim açısından inceleyelim.
Altıncı damgayı yedincinin kurgusundaki gibi ters ve süreç olarak düşünürsek dünyanın güneş çevresindeki elips şeklindeki döngüsüne, yani “YIL” dediğimiz sözcüğe ulaşılabilir mi? Kanımca evet!
Çünkü göstergenin şekli Orhun abecesindeki gibi (→) değil; sola (←) dönük! Ayrıca Türkiye Türkçesindeki YIL sözcüğü Tuva Türkçesinde ÇIL olmuş! Y > Ç dönüşümü var!
Güdül Türk kaya yazıtları adlı çalışmamda Orhun abecesindeki ince (e)L İle ‘Ç’ arasındaki dönüşümü (‘Y’) lerin yani iki elimizin çarpması olarak önermiştim. (Kaynakça 1, Durlu, 2018 s. 11)
Aynı kavrayışı ya da düşünceyi buradaki kalın ‘Y’ ye yani Orhun abecesindeki ‘D’ ye uyarladığımızda, şeklin yönü sola döndüğü için (güneşin ışığının çarpması olarak kavrayıp) tamgayı ‘Ç ’ye dönüştürebiliriz!. Türkiye Türkçesindeki ‘Y’ sesinin Tuva Türkçesindeki ‘Ç’ ye dönüşümünün altındaki bilgi bu olmalı. Araştırılmaya değer bence!
“Azerbaycan Türkçesinde ‘şöünük vurup’ benzeri bir anlatım bulunuyor ek olarak! Kün Işığı (öş) yüzümüze-gözümüze çarpıyor-vuruyor anlamında.
Özenci olmanın verdiği özgürlüğü sonuna kadar değerlendirerek, sınır tanımaksızın yorumlamayı sürdürmeye çalışalım.
Görsel 10
Yıl sözcüğünün yorum bilim incelenmesi
Tamgadaki el kavramını sağdaki görsele uygulayalım mı? Tıpkı denklem çözümlerinde değişkenlerin değerini değişkenin yerine kullanmak gibi! Elimiz dil açısından iletişim aracıdır değil mi? Bu amaçla kullanabileceğimiz ilk öge!
Mavili şeklin içinde iki kalın L düşünüyoruz! Ardından sağdaki görsele elimizi yerleştirelim. Yarım elipse beş parmağımızın ucuyla 5 belirleme çizgisi koyunca elipsin yarım yayını 6 eş parçaya bölüyoruz! Diğer yanda da 6 eş parça! 12 ay sanki! Güneşin iki kez doğduğu zaman aralığını gün olarak kabul edersek 5 x 6 yani 30 günlük bir dilim daha bulabilir miyiz?
Altı nereden çıktı diye düşünenler için ve çalışmanın şişmemesi için öneri: Altı sayısı beşten sonradır ve sayınca alta yani tabana, toprağa basar tabanımız. Kalın T tamgası kısaca! Beş ise görüldüğü gibi parmak sayısı eş olan iki elimizle ilgili!
Güneş yazabilen, yıl yazabilen atalarımız belki de 360 günlük bir zaman ölçmeyi ve tanımlamayı, yıllık takvimi de biliyor olabilirler mi sizce? Kanımca kuşkuya yer olmayacak kadar evet! Bütünü kavramış ve kayalara da olsa kazımış atalarımızın parçaları yani günü ve ayı bilmemeleri olası mıdır acaba?
MÖÑGE K(H)ÜN HÜNNEŞ (i)YIL ÇÖZÜMÜN TÜRKLÜK İÇİN ANLAMI
Möñge sözcüğünü ölümsüz anlamında ve menkü, möngke, mengi ve benzerini bengi-bengü olarak biliyoruz günümüzde. Diğer üç sözcüğü yine gün, güneş, cıl, jil ve benzerlerini biliyoruz. Şimdi kayanın bütününü içeren bir görsel ekliyorum.
Görsel 11
Eski Türk Yazıtları – Hüseyin Namık ORKUN s. 605
Görsel 12 (I.L.Kızlasov, s. 94)
Kyzlasov I. L. Sibirya’nın runik yazıları. Bir arkeoloğun hikâyeleri – Moskova,
Abakan Hakas Kitap Yayınevi, 2021. – 152.s ISBN 978-5-7091-0937-7
“Kızlasov’un 2021 baskılı betiğindeki görsel büyütüldüğünde kayanın tamamında evcil at, geyik, deve, keçilerin, atlı kişilerin, aralarında yazılar olmasının tek anlamı olabilir: “yazılar ve resimler eş zamanlıdır! Bu kaya Türk soyunun Yenigün ya da unutturulmuş (gizlenmiş) ‘hünneş çıl’ adıyla bildiğimiz özel günüyle ilgilidir; şenlik ve Tañrı inancı gereği kutlama ve değişik oyun (av, deve güreşi. . ) anlatıları bulunmaktadır!”
Kırmızılı alanda E39 2 dizgesi bulunmakta. Üstte ise E39 1. Bu dizge kayanın ana başlığı olup ayrı çalışmada ele alınacak.
Çözümün anlamı güneş yılının (günümüz Türkçesi) betimlendiği anlamlı dizgedir! Güneş yılının günümüzdeki bilinen karşılığı ise ‘yeni gün’ ya da Türklerden alanların verdiği ‘Nevruz’dur.
Çalışmada çözümden sonra yorum bilim açıklamasıyla Türklerin zamanı nasıl belirledikleri incelendi. Türklerin güneş ve ay takvimlerini kullandıklarını bilmekteyiz. Kayada iki dizgenin olduğu bölümde güreşen iki deve görünüyor. Yanında kaçan bir geyik. Üstte güreşecek develerin kızıştırılması, Solda yine bir atlı oyun belki (Kögbörü- Gök börü) 5 olabilir. Üstte okla geyik avlamaya çalışan atlı, yine geyikli bir oyun, dizgenin altında Tañrı’ya kollarını uzatıp dilek tutan ya da anan bir kişi olabilir. Bu and içmekle Köyümde büyüklerimin and olsun (göklere) ve gün tanık olsun dediklerini biliyorum! Yani Tañrı’ya, töreye uyma sözleri bunlar.
Yeni gün diye bildiğimiz özel günlerde günümüzde bile bilinen oyunlar oynandığını, yenilip eğlenildiğini, sporla ilgili etkinlikler olduğunu biliyoruz. Yenigün ile ilgili kayıtlarda neler olduğuna bakalım.
5 Kökbar, kökböri, kökpar, kökpöri kaynakça 16
*Güreşen iki devenin resimle anlatımına ayrıca değinmeyi gerekli görüyorum.
“Özet Binlerce yıldır süren Türk Tarihi boyunca at ve koyunun yanında deve de önemli bir hayvan idi. Arkeolojik kanıtlara göre Türkler arasında deve güreşlerinin en azından 4.000 yıllık geçmişi vardır. Rusya Cumhuriyeti’ne bağlı Hakasya Cumhuriyeti’nin Sulekskay, Margiana’da bulunan deve güreşini gösteren bir taş tılsım en azından M.Ö. 2.000 yılına tarihlenmiştir. Ayrıca Kazakistan’ın Beş oba Kurganı ile Rusya’da güney Urallar’da Filippovka’da bulunan ve M.Ö. 6. veya 5. yüzyıl ile M.Ö. 5. veya 4. yüzyıla tarihlenen 2 ayrı bronz plak üzerinde birbirleri ile güreşen deve figürleri bulunmaktadır. Bu kanıtlar bize deve güreşlerinin en az 4.000 yıl önce başladığını göstermektedir.” (kaynakça 14,s. 1)
“Devenin en son evcilleştirilen hayvan türlerinden birisi olduğuna inanılmaktadır. Bilim adamları devenin M.Ö. 1.500 yıllarında Arabistan Yarımadası’nda evcilleştirildiğine, daha sonra M.Ö. 300 yıllarında Anadolu’ya yayıldığına inanmaktadır (Wilson, 1998)” (kaynakça 14, s.1, giriş)
Not: Bu görüşe katılmıyorum. Kayadaki develer çift hörgüçlüdür! Arap develeri tek hörgüçlüdür! Devenin 6-8 bin yıl önce evcilleştirildiğine ilişkin görüşlerde yaygındır!
Bu hususta bilgilerimiz net değil ama iki hörgüçlü deve büyük olasılıkla bir seferde ve tek merkezde, yalnızca bir yabani topluluktan, MÖ 4 bin yıllarında bugünkü Çin Moğolistan – Kazakistan sınırlarında evcilleştirildi. (Ji vd. 2009: 377, 381, Berthon vd. 2020: 22-23) (kaynakça 14, s. 25)
Uluslararası Geçmişten Geleceğe İpek Yolu Sempozyumu https://hacibayram.edu.tr/ipekyolusempozyumu
* Nevruz= Yeni-gün:
Şenlik\erde insanlar, hüner seyretmek de isterler. Cambazlar veya öteki hüner erbabı da bu sebeple şenliklerin en önemli unsurları arasındadırlar. Vahşi hayvanlarla yapılan gösteriler de bu arada sayılabilir. (Kaynakça 11, s. 4/32)
Türk hayatının takvime, zamana bağlı eğlencelerinin=şenliklerinin en önemlisi Sultan Nevruz şenlikleridir. (Kaynakça 11, s.10/32)
* Çin kaynaklarında Hunlarla ilgili çok değerli bilgiler mevcuttur. Bu bilgilerden birinde Hunların kutladıkları bayramdan bahsedilmektedir. Bu kayıtta, Asya Hunlarının (Hiungnu’lar) yılın birinci, beşinci ve dokuzuncu ayında olmak üzere yılda üç defa bayram yaparak göğe kurbanlar sundukları, Mehmet KILDIROGLU / KAUJISS, 2020; 25; 315-338 319 yılın ilk ayında yapılan törenin Tanhu’nun sarayında olduğunu ve Hunlara bağlı boyların başbuğlarının Tanhu’nun sarayında toplandıkları yer, su ve
Gök Tanrılarına kurbanlar sundukları bilgisi vardır. Beşinci ayda da Lungch’eng denilen yerde atalarına, yer-sulara ve gök tanrıya kurban sunmak suretiyle büyük bir tören yaptıkları, bütün bu bayramlar sırasında bir ormanın etrafında veya yere çakılmış işaret vazifesi gören dalların etrafında at yarışı yapılmasının adet haline geldiği de kaydedilmiştir (Kaynakça 12,s.4,5/24)
Bu özel ve Yenigün (Möñge hün hünneş çıl) diye bilinen günde Türk toplulukları şenlik amaçlı etkinliklerde bulunuyorlar. Öte yandan öte yandan inanç ve töre bağlamında o çağdaki kendi halkına, ayrıca gelecek kuşaklara bilgi aktarılıyor. Üstelik yazıyla desteklenerek! Bu açıdan çok önemli olduğu kanısındayım. Yazıların olduğu bölümdeki resimlerle yazıt dizgeleri eş zamanlıdır! Kayanın bütünü gelecek kuşaklara bilgi aktarma amaçlıdır.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇLAR
Umuyorum ki bu çalışmayla Atamızın Güneş dili Türkçe savına destek olacak yeterlilikte doğru veriler ortaya konulabilmiş olsun! Atalarımız çizgilerle çok zekice uzun süreçleri anlatmış görünüyorlar; elbette çalışmanın mantıklı çözümlenmiş olduğu onay görürse! Bu gün Güneş yılı anlamını verdiğimiz ve binlerce yıldır kutlanan “ Yenigün” görüşüme göre! Bu söz Türkçedir ve anlamı eksiksiz karşılamaktadır.
Bu çalışmada açımlamaya çalışılıp ortaya konulan anlama göre E39, 2 dizgesi “MENKÜ KAYA” değil, “MÖÑGE HÜN HÜNNEŞ ÇIL ”
1-Çözümlemeye çalışılan yedi damgalı dizgenin Türk kaya yazıtının alt başlığı olduğu kanısındayım. Sonraki çalışmada işlemeyi umduğum E39, 1 dizgesi ise 70’ i aşkın damgadan oluşan Türk kaya yazıtının aynı anlamdaki ana başlığıdır kanımca.
2-Anlambilim ve yorum bilim açısından ortaya konulanlara göre son iki Türk damgasının anlamında gün, ay, 12 ay, yani yıl kurgulanmış görünmektedir. Bunların da üniversitelerimizin bu konulardaki ilgili bölümlerince irdelenip sorgulanacağını ümit ederim. Türkler ay ve güneş takvimini biliyorlardı!
3-En eski yazılı kaynaklar, şimdilik, M.Ö. 3000’den daha ileri gitmemektedir. Sibirya’nın Irkuts bölgesinde yer alan Lena kaya resimlerinin çizilişi ise M.Ö. 14- 12 binlere kadar uzandığına göre arada kalan yaklaşık 10 bin yıl aydınlatılmaya muhtaçtır (kaynakça 4, s. 15).
Bu çalışma bu ara dönemli ilgilidir görüşüme göre!
5-Ayrıca çözümlenen sözcüklerin yapısının baskın düşünce ya da kavramsal yazı (ideogram) niteliğinde olduğu unutulmamalıdır, bu düşünülmediğinden doğru çözümleme yapılamamaktadır. Bu yazı tipi yazılı dilin gelişiminde düşünce bildiren resim yazı aşamasından sonrasıdır, üstelik burada resimlerle birlikte! Resim yazıdan kavramsal yazıya ve tamgaya geçiş birlikte gözlenebilmekte.
Görsel 12
Görsel 13
(kaynakça 5, s. 171)
“Develerin olduğu dizge için ayrı bir çalışma tasarlamış bulunmaktayım, okunamayan kaya yazıtı dene bu yazıtta buradaki dört gösterge üstteki develerle ilgili anlatıdır, dizgedeki dört göstergeden ilki yine kavramsal yazıdır!”
Üzerindeki yazı karakterleri bariz olduğu için ilk yazıt sayılan Uluğ kem Sülyek Yazıtı yazı geleneğimiz açısından önemlidir (Resim 1). Yenisey’in kollarından biri olan Uluğ Kem’in geçtiği vadilerden biri olan Sülyek’te bulunmuştur (Tuva/Altaylar) (Orkun, 1994, 467, 468). M.Ö. 8000’e ait olduğu iddia edilmektedir. Tarihlerde netlik olmasa bile Türklerin bir yazı geleneğinin varlığı Orhun yazıtlarından asırlarca öncesine dayandığı kesindir. (kaynakça 5, s. 171)
6-Bu kayada (E39 1 ve 2 dizgelerinde) ve üstteki görselde Orhun abecesindeki A,B,M,K,P,U ve kalın R in öncülü (ayrı çizilmiş) olandan başka tamga yoktur.
Diğerleri kavramsal yazı örnekleridir. Çözümleme çalışmalarında şekillerin tamga değil kavramsal yazı örnekleri olduğu görülmeli ve incelenmeliydi. Ancak şekiller tamga olmamasına karşın tamgalara uyarlanmaya çalışılmış! Günümüze dek bu yazıt için Kaya’ lı (!) okuma önerilerinden başka öneri olamamış!
7-Kayada resimler, kavramsal yazı örnekleri baskın olmasına karşın yazıtın yaşının Orhun yazıtlarından sonra biçiminde önerilmesi anlamsızdır. Kavramsal yazı (ideogram) tamga yazısından önceki aşamadır.
*Kayanın kurgusu ve çözümlediğim dizgelere göre yazılar öne sürüldüğü gibi ayrı zamanlardan değil eş zamanlıdır! Yazıtın bütünü değerlendirildiğinde, anlatının özünün, atalarımızın Türklük için özdeşleştiği güneş bilgimiz-bağlılığımız-inancımız ile ilgili özel bir günle ilgili olduğu, kutlama ve şenlik günü olduğu görüşüme göre kuşkuya yer olmayacak kadar açıktır!
8-Yazılı dilin oluşumu için zorunlu aşamalar; kaya resimler > kavramsal yazılar > tamga (harf, yazaç) kesintisiz tekçe Türklerde izlenebilmektedir. Diğerleri apansız abeceye kavuşmuş görünüyorlar; ancak bu gerçekler ortadayken Türk abecesi için çok sayıda köken önermek anlamsızdır!
9-Kızlasovların yazıtların mezar yazıtı olduğu, yazıların resimlerden sonra yazıldığı görüşleri dayanaksızdır. Çünkü çözümleri yanlıştır, bu görüşlerine uygun değildir.
10-Kayanın tamamı irdelendiğinde Orhun abecesindeki biçimi değişik kalın R, ince S, P, NG, A, U, M, B ve ince ‘t’ görülmekte. Diğer göstergeler kavramsal yazıdır, birleşik tamgadır. Bu kaya yazılı dile geçişte ilk bile olabilir! Çünkü ‘til” sözcüğünün ‘t’ si açıkça görülüyor. Timek anlamı verir sözcüklere. Batı dillerindeki the, die gibi artikel denen ön takılar Türkçedeki –dır, -dir’ seslemlerinin (hece) karşılığıdır!
Dilekler
Çalışmanın Türk ulusuna katkı sunmasını, araştırıcılar için üzerinde çalışılacak bir örnek olmasını diliyorum. Çalışmayı ‘internet yaşamdır’ diyen yakınım, değerli bilim adamı Doç. Dr. Mustafa Akgül’ün6 (Bilkent) anısına sunuyorum. Işıklar içinde olsun!
6 Kaynakça 17
Türk ulusunun değerli oğlu Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu şöyle demiş: Unutmayalım; dil bir milletin onurudur (şerefidir), ancak onurunu (şerefini) koruyan uluslar (milletler değil) dünyada önemsenir (ciddiye) alınır!
Uluların en ulusu güzel dilimiz Türkçe en değerli varlığımızdır. Ona sımsıkı tutunmalıyız. Güneş ısıtsın, ışıtsın, aydınlatsın hepimizi! Sağlıcakla kalın!
Not: Yukarıdaki yazının telif hakkı T.C. 5836 Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre yazarlarına aittir. Tümüyle alıntı yapılamaz ve kısmen atıfta bulunup, kaynakça belirtilmeden alıntı yapılamaz.
Kaynakça
1-Ergenekon, Begümşen; 2018, Muhsin Durlu, Güdül Türk Kaya Yazıtları ve Gizemleri, dagarcikturkiye.com
http://dagarcikturkiye.com/2018/08/01/gudul-turk-kaya-yazitlari/
(http://dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri-yd-2360.html)
2-Hermeneutic
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/383160
3-Sayan-Altay Türklerinin Yeni Runik Yazısı Leonid R. Kızlasov, İgor L. Kızlasov
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/678644 https://dergipark.org.tr/tr/pub/belleten/issue/44134/544153
4-www.dieweltdertuerken.org › Home › Vol. 1, No 1 (2009) › DEMİR Türk Tarihinin ve Kültürünün Kaynağı Olarak Kaya Üzeri Resimler, s. 15 https://www.dieweltdertuerken.org/index.php/ZfWT/article/viewFile/33/ndemir
5-Ortaçağ’da Türklerde Bilginin Varlığı M Özmenli – The Journal of
Academic Social Science, 2012 – acikerisim.giresun.edu.tr, s. 171
https://jasstudies.com/?mod=makale_tr_ozet&makale_id=26097
6-[PDF] Osman Fikri Sertkaya ve Türk Runik Metinleri E AYDIN – EJOS, 2006 – cms.inonu.edu.tr https://www.academia.edu/7117792/Osman_Fikri_Sertkaya_ve_T%C3%BCrk_Runik_Metinleri_In_Electronic_Journal_of_Oriental_Studies_EJOS_vol_IX_No_10_2006_pp_1_9
7-Kırgızların Eski Yazısının Tarihi Hakkındaki Görüşler M Nurmatov – Dil Araştırmaları, 2015 – dergipark.gov.tr https://dergipark.org.tr/tr/pub/dilarastirmalari/issue/4730/64866
8-TÜRK RUNİK ALFABESİNİN KÖKENLERİ LY TUGUŞEVA – Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten, 2012 – dergipark.gov.tr https://dergipark.org.tr/tr/pub/belleten/issue/32745/363482
9- [PDF] Türk “Runik” Alfabesinin Kökeni G Clauson – Dil Araştırmaları, 2012 – dergipark.ulakbim.gov.tr https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/54791
10-[PDF] Küreselleşme Sürecinde Türkiyat Araştırmalarının Yeri ve Önemi C GELEKÇİ – Yayına Hazırlayanlar, 2006 – turkiyat.hacettepe.edu.tr https://atif.sobiad.com/index.jsp?modul=makale-detay&Alan=sosyal&Id=AW_9pMkIyZgeuuwfV8a_
11-TÜRKLERDE ŞENLİKLER, KUTLAMALAR, TOYLAR VE
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/683573
12- GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRKLERDE NEVRUZ Mehmet KILDIROĞLU
Dr. Öğretim Üyesi, Kastamonu Üniversitesi
https://www.kafkas.edu.tr/dosyalar/sobedergi/file/25/18.%20Mehmet%20KILDIRO%C4%9ELU(1).pdf
13-Türklerde Deve Güreşlerinin Orta Asya’dan Anadolu’ya 4.000 yıllık geçmişi Orhan Yılmaz1 Yakup Erdal Ertürk2 2 Mehmet Ertugrul3
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/237498
14- Eski Türk Yazıtları – Hüseyin Namık ORKUN
https://www.academia.edu/41659776/Eski_T%C3%BCrk_Yaz%C4%B1tlar%C4%B1_H%C3%BCseyin_Nam%C4%B1k_ORKUN
15- Kyzlasov I. L. Sibirya’nın runik yazıları. Bir arkeoloğun hikâyeleri – Moskova,
Abakan Hakas Kitap Yayınevi, 2021. – 152.s ISBN 978-5-7091-0937-7
16-https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2792604