Dil ve düşün bilim 4

1- Giriş

Anımsayacağınız gibi haziran çalışmamızda “Ğ” damgasını işlemiştik. Çalıntı Arap dilindeki “harf” yerine özellikle “damga” sözcüğünü kullanıyorum! Damga hem Türkçedir, hem de

sözcüğün kendisi anlam taşımaktadır; tıpkı elimizin ya da ayağımızın yerde ve başka yüzeylerdeki izlerinden kişioğlunu tanıdığımız gibi. Damgadan sözcüğü ve özdekleri;

görüngüleri anlayabiliyoruz. Bağlantı çok daha doğal ve canlı (organik); sizce de böyle midir?

“Soncullar kendisinden önceki öncüllerin doğal ve zorunlu sonucu olmalıdır” (1) düşünüşüne uygun olarak bu “Ğ” den sonra “Y” damgasını işleyeceğiz birlikte. Anlam, köken, yorum açısından damgayı didikleyeceğiz.

2-   Çözüm

2. 1- “Y” damgası için denilenler

Haziran çalışmamızda “Ğ” yi işlemiş, damga konusunda dilbilimcilerin öze dokunan hiçbir bilgi- görüş öne sürmediklerini de belirtmiştik. Anlam ve köken düşünmedikleri için yorum da düşünmeleri olanaksız tabi ki! Görüşüm bu yönde ve çok üzücü Türkçemiz açısından.

Akademisyenler, Ğ damgasının ne olduğu konusunda genel olarak “belirsizlik” var şeklinde görüş birliğindeler!

Şöyle denilmiş: “Bir sesin dilde dil birimi (fonem) olabilmesi için anlam ayırt edici özelliği olması gerekir. Buna göre Türkçede yumuşak ge sesinin bir ses birimi olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz”.

Durum gerçekten buysa yumuşak “Ğ” sesi anlam taşımıyorsa neden kullanıldığının,

sözcüklerde neden yer aldığının da sorgulanması gerekmez mi? Özet olarak hep bu çerçevede çok sayıda araştırma yapılmış; anlam-köken-yorum düşünülmemiş görüşüme göre. Çok

değerli bir dilbilimci akademisyen “G” damgasının üstündeki “diyakritik im” için, “ters kaş işareti-caron” ek bilgisiyle katkıda (!) bulunmuş bu konuya.

Ğ” damgası “Y” ile bağlantılı olduğundan bu bilgileri yeniden anımsatmanın yararlı olacağını düşündüm. Bakalım “Y” için neler bulabileceğiz?

  • Gerçekte -g > -y değişimi nadirdir ve belki de sadece beg > bey gibi tek heceli kelimelerle sınırlıdır. (2) G Clauson, s.181
  • Latincede Y ve Z damgası içeren sözcükler Greklerden Latinceye katılmış olanlardır. (3) NŞ Cankuş, s. 32 (Bu ilginç bir bilgi. Latince de tek başına Latince değilmiş!)

2.2- İlgili çalışmalar ve görseller

2.2.1- Sülyek Karayüz yazıtları, E39 1 ve E39 2 de “IYIL” sözcüğünde! (4)

2. 2.1a- Görsel 1a

Yayın dışı “Y” olarak önerilmişti! Sanıyorum Moğollarda “CİL” , Kıpçak boylarında da “CİL” ve “JİL” biçiminde seslendirmeler var. Bakü ağzında sözcük “il” biçiminde; “Y” ve diğer damgalar yok. Bu yüzeysel ayrıntıları akademisyenler derinlemesine araştırabilirler. Görsel 2. 2.1a da “Y” olarak önerilen bölüm, yay ve yer olarak düşünülmelidir. Yay tıpkı şekildeki gibidir. “I” bölümü yön olarak göğü gösterecek yönde diktir. Yay da eğik ya da

EYİK (eğilmiş)! Aynı zamanda yerküre; ufuk çizgisine bakınca dışbükey yay parçası şeklinde görülür!

N, G, K, NG ilişkisini ve dönüşümlerini son bir şekilde yeniden irdeleyelim!

2. 2.1b, Görsel 1b Görsel çalışmanın yazarınca çizilmiştir.

-1 ve 2 noktaları yerde duran kişinin iki gözü

-Sağdan sola gidince ilk karşılaşılan mavi çizgi, yani “N” (gök) tür.

-Yukarıdan aşağı düşününce karşılaştığımız “K”( KÜN ) dür. G görünmez!

-Yukarıdan aşağı düşününce; ya da yerden ufuk çizgisine baktığımızda çember parçası görürüz, onu da eğik teğet çizgisi olarak çizince “G” (YER, GER, GEO).

Umarız artık değerli Türkologlarımız NG ve K damgasının kökenini anlamışlardır. “K”

damgasının kökeni olarak düşünülen sevimli keçiler, sanıyorum kutsal canlı olmaz bundan böyle.

“Artık henüz kökenini bile bilmediğimiz Tanrı ile iletişimde de kullanılmazlar umarız!”

(*Bu konuda denilenlerin hiç birinin gerçeğe dokunamadığı kanısındayım! Büyük yanlışlar; eksiklikler var ne yazık ki!)

2. 2. 3- “Tunyokuk” sözcüğündeki “NY” çift sesli damgamızda (5)

2. 2. 3, Görsel 3 Alttaki sağa dönük yay “Y” dir.

2. 2. 4- Dicle ve “NİAGARA” sözcüklerinin kökeni yazınında (6)

Sağdaki ilk görselden sola doğru bakınca çemberlerin soldaki yarıları görülmez ve 2’ye geliriz. Ve son olarak NY diye bilinen çift sesli Göktürk damgasına. “Ancak Güdül kaya yazıtlarında da vurguladığımız gibi arada G yani güneş vardır! Göğün ve yerin görülebilmesi (kavranması) için güneşin varlığı zorunludur!” Bu mantıkla arada nazal “N” diye bilinen NG olduğu düşünülmeli. Anımsanacağı gibi Güdül çalışmasında Göktürk Abecesinde NG olarak bildiğimiz damgadaki dik çizgi gök anlamını taşıdığı, sola eğik kısa çizilen kısmın ise güneş (devinimi) anlamında olduğu açıklanmıştı.

*Sırt üstü yatıp gökyüzüne baktığımızda Göktürk abecesindeki “N” i

gibi (yay parçası) görürüz! Ya da açarsak gök dediğimiz oylumu böyle görürüz. Yay şekli yerin eğik yüzeyini simgeler. Yay parçasının altı yer, üstü göktür!

2. 2. 4b, Görsel 4b (çalışmanın yazarınca çizilmiştir) Dik kesikli mavi çizgi “N” dir!

Yukarı doğru (↑) bakınca “N” görülür. Bunu atalarımız NG çift seslisinde dik çizgi olarak; tek olduğunda ise yay gibi göstermişler! Yer kahverengi kesik çizgiyle

gösterdiğimiz siyah noktadır ve bu noktada yer çizgisi (çember parçası) gökle kesişir; birbirlerine “deymiş” durumdadırlar.

Bu ön bilgiler yeterlidir umarım. Şimdi konumuza; “Y” damgasının çözümüne dönelim.

2.3- Çözüm kaynağı ve görseller

2.3.1- Görsel 5

Sayan-Altay Türklerinin Yeni Runik Yazısı, Leonid R. Kızlasov-İgor L. Kızlasov, s.91

Bu yazıt konusunda denilenlere sonuç bölümünde kısaca değinilecek. “Y” damgasının ilk kazındığı kaya yazıtı bu olmalıdır görüşüme göre. (8), Mehmet Özmenli, s. 186

2.3.2- Görsel 6 Ulu-Kem Sülyek Yazılı Kaya | Türk onturk.org

2.3.3- Görsel 7 (çalışmanın yazarınca çizilmiştir) http://www.dagarcikturkiye.com/dil-ve-felsefe-3-yd-2721.html (Ğ damgasının kökeni) (Görsel 7 kullanılarak çok önemli bir damgamız daha açıklanabilir. O da kesinlikle Türk!)

2.4- Çözüm önerisi

Umulur ki damganın kökeni konusunda denilenler oldukça aydınlatıcı olabilsin! Bu nedenle görsel 4 ve 6, denilenler çerçevesinde değerlendirilirse köken ortaya çıkmış; iyice belirmiş olacak görüşüme göre. Damgaları ve görselleri yeniden ekleyelim.

Görsel 4                              Görsel 5                     Görsel 7

Görsel 4 ve 5 aynı düşünüşle çizilmiş görünüyor. Görsel 5 “EYNİ” anlamlıdır )mavi çemberin içindeki damga; ideogram). Sağdan sola düşündüğümüzde sola yukarı “eğik”

çizginin alt ucu yeri, soldaki gök anlamlı dikmeyle birleştiği nokta ise özdeklerin üst ucudur. Eyik cisimler hep böyle dururlar değil mi? Eğilme süreci tamamlandığında yere deyilmiş olur artık. Özetle Ğ > Y değişimi de görüldüğü gibi yine güneşle ilgilidir. Har sabah, şafak anında güneşin ışıkları yere ulaşır. Eyni sözcüğü “yine” sözcüğüne dönüşmüş olmalı. Görüşüm bu yönde. (eyni > eniy > yine ) benzeri; sıralamanın değiştiği dönüşüm olabilir.

Son olarak şimdiye kadar dediklerimizle N damgasıyla birlikte G > K > Ğ > Y damgalarının kökenlerini, yorumlarını ve dönüşümlerini açıklamış olduk. Ekleyeceğimiz son bir görselle hepsini göstererek toparlamaya çalışalım.

Görsel 8 (çalışmanın yazarınca çizilmiştir.)

Düşünme yönü sağdan sola, ardından yukarıdan aşağıya olmalıdır. Bu düşünüş Türk kaya yazıtlarının kazınması ve çözümlenmesinin de yönüdür. Bunun nedeni de şu iki tümceyle özetlenebilir:

“Olaylar ve zamanın yönü geçmişten günümüze doğrudur”. (geçmişi anlamak için sağdan sola düşünmeliyiz!)

“Algıladığımız oylumu tanımlamak için düşünme yönü kendimize doğru, algılayana doğru; algılarımızın ya da görüngülerin oluşma yönünün zıttı olmalıdır.” (yukarıdan aşağıya düşünmeliyiz!)

Özetle, ses değişimlerini vurgulamak için ilgili damgaları “büyük” yazarak bir tümce

tasarlayalım ve konuyu sonlandıralım. “ Tabanlarımızla Ger üzerine basarak Dik Durup aN’ a (gök) baktığımızda Kayaya doĞru eĞildiğini Gördüğümüz özDeKlerin alTtaki ucu süreç sonunda Yere deYmiş olur. “ N → K → G (geo, ger, kaya, taban) → Ğ → Y

“ Ğ > Y” dönüşümü yerkürenin uydusu “AY” sözcüğü için de geçerlidir”

Çözümü daha da uzun uzadıya açmak gereğini duymuyorum. Okuyucular, eğer düşünüşte bir yanlış görmezlerse; denilenleri değerlendirerek “Y” ve “y” damgalarının Latin (!) denilen

abeceye aşırıldığını kolaylıkla görebilirler, anlayabilirler, bilebilirler. Okuyucularıma bu konuda tamamıyla güveniyorum.

3-   Sonuçlar

-Görüldüğü gibi “Y” damgasının da kökeninde yine güneş vardır. Önceki çalışmalarımızda belirtildiği gibi G, K, Ğ, Y damgalarımızın kökenlerinde-birbirlerine dönüşümlerinde olan; ses değişimlerine de yol açan yine güneştir. Anlamların nedenidir güneş.

– Y damgası Sülyek Karayüz yazıtında iki kez yer almış. Bu yazıt konusunda ek değerlendirmeler yaparak bilimsel (!) etiketli çalışmaların da ne kadar değersiz olabileceklerini; saptırma amaçlı olabileceklerini de göstermeye çalışalım.

Kızlasov, Clauson ve diğer Türkolog (!) lar bu yazıtın zamanının Orhun anıtlarından da sonra olduğunu öne sürmektedirler. Yazıt için iki kısa okuma önerileri de, yazıtın yaşı ve anlamı

konusundaki denilenler de (okunması olanaksız denilmesine karşın!) bütünüyle mantık

yoksunu ve değersizdir. Bir Türk akademisyenin makalesini bu noktada anmak, yerinde ve umarım az da olsa yararlı olacaktır.

“Üzerinde yazı karakteri bariz olduğu için ilk yazıt sayılan Ulug Kem Sülyek yazıtı (Karayüz) yazı geleneğimiz açısından önemlidir. Yenisey ırmağının kollarından olan Uluğ Kem in

geçtiği vadilerden biri olan Sülyek (köyü yakınlarında) bulunmuştur. (Tuva Altaylar) (Orkun, 1994, 467, 468). MÖ 8000 e ait olduğu iddia edilmektedir. Tarihlerde netlik olmasa bile Türklerin bir yazı geleneği varlığının Orhun yazıtlarından asırlar öncesine dayandığı kesindir”

(8), Mehmet Özmenli, s.186

-Anımsayacağınız gibi bu yazıt konusundaki çalışmalarımızda, yazıttaki güreşen (apışan) deve resimlerinin yazıtla eş zamanlı olduğu görüşü öne sürülmüştü. Ayrıca çok sayıda İdeogramın varlığından dolayı, MÖ 8000 tarihleme öngörüsünün de kısa olduğu görüşündeyim. Bu konu araştırılmalıdır. (araştırılmaktadır!)

-Özenci olarak konuyu daha da dallandırıp budaklandıralım mı? Kaya yazıtındaki çift hörgüçlü deve tek hörgüçlü Arap (çöl) devesinin atasıdır. Sanıyorum yakın geçmişte BAE de MÖ 7000 e tarihlenen deve iskeleti bulundu! Aydın yöresinde de deve güreşi yaygındır.

Yanlış bilmiyorsam deve sucuğu bile yapılmaktadır! Bu kültür Tuva dan gelmiş olabilir mi?

Türkiye hiç kuşkusuz bütün Türk budunlarının ortak yurdudur. Başkentimiz Ankara bu

konuda çok önemlidir. Türkler dışındaki diğer topluluklar da bunu böyle bilmektedir. Yenisey ırmağını besleyen kollardan birinin adının da “Angara” olması çok ilginç!

-“ Latincede Y ve Z damgası içeren sözcükler Greklerden Latinceye katılmış olanlardır. (3) NŞ Cankuş, s. 32” denilmektedir.

Y damgası zaten Greklerden Latin (!) abecesine katılmışmış! Greklere gökten mi düştü acaba? Bunu da düşünmeli değil mi?

-Ata dilimiz Türkçenin iyi bilinmesi için damgalarımızın kökenlerinin açıklanıp anlaşılması zorunludur. Düşüncem, “Türkçeyi yeterince bilmiyoruz!” Bildiklerimiz konuşmakla sınırlı büyük ölçüde.

Siz değerli okurlarım çalışmaları sıkıcı buluyor olabilirsiniz. Bütün düşündüklerimin birkaç tümceyle anlaşılır olmasını o kadar çok isterdim ki!

Belki bir sonraki çalışmada, damgaların ıcığını cıcığını çıkaracak biçimde ayrıntıların

olmadığı bir yazında buluşuruz. Tek başına bir görseli çarpıcı ve eğlenceli biçimde (umarım öyle bulunur) ele alabiliriz.

Kim demiş ki Türkçe ile felsefe yapılamaz diye?

Kim onlar bilmiyorum ama, çok kolay ve zevkli olduğunu söylemeliyim kendi adıma! Onların akıllarının Türkçeye eremediğini düşünüyorum; ya da Türklükle, Türkçeyle sorunlarının olduğunu; aralarının pek iyi olmadığını!

Felsefe en yi Türkçeyle yapılır. Yalansız dildir Türkçe, olmayan görüngülere ad takmaz, doğaldır, açık kaynaktır. Biliyorum ki, dilin kökeni ve çok sayıda mitler Türkçenin yardımıyla anlaşılır-bilinir olacak. Bunları anlamak isteyenler Türkçe öğrenmeli kanımca. Bu konuda en küçük kuşkum yok! Özenci olmakta olağanüstü güzel, sınırsızca özgürsünüz düşünürken; eğer kendinizde engel yoksa! Yaşasın ana ve ata dilimiz Türkçe!

Türklükle; sevgiyle, aydınlıkla kalın. O ya da Gün (eş) ısıtsın; aydınlatsın hepimizi!

Not: Yukarıdaki yazının telif hakkı T.C. 5836 Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre yazarına aittir. Tümüyle iktibas edilemez ve kısmen atıfta bulunup, kaynakça belirtilmeden alıntı

yapılamaz.

Muhsin DURLU, Temmuz 2019, Bursa

Kaynakçalar:

https://www.academia.edu/…/ORTAÇAĞ_DA_TÜRKLERDE_BİLGİNİN_VARLIĞI

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir